amerika projemiz baslayinca biraz blog dinlendirelim dedik.
mladen ve yildiz'la calistigimiz hepimizi cok besleyen sure boyunca ozellikle bienal gezme kosturmasina girmedim; gormeden de hicbir yorumda bulunmak istemedim.
bugun tutun deposu'na da gittim, grandtour'u tamamlamis oldum.
hazir yazilarimi yaziyorum kafamda taze biraz da buraya yazayim.
bu bienal, meselesinde agirlikli eski yugoslavya, eski sovyet ulkeleri ve ortadogu'dan besleniyor.
avrupa'da gecirdigim son birkac yildan sonra bolgesel uretimin onemine giderek daha da inandigim icin bu yaklasimin bendeki etkisi genelde olumlu ; WHW'nin superstar isimlerden uzak durmaya calismasi da yerinde; bazi sanatcilardan birkac isin secilmesi ve mekanlara dagitilmasi da iyi bi strateji olmus. hanru'nun negri cikisli asya bakisli bienalinden sonra brecht cikisli bolge bakisli yeni bienalimiz hanru'nun globalizasyon okumalarini da gorerek kendi okumasini kuruyor.
en basarili yerlestirmeler ferikoy rum okulu'ndaydi. lisi raskin'in alt katiyla baslayip avi mograbi'nin Z33'uyle patlayip doa aly'nin videosuyla sonlanan loop mekanla guzel bir konusma halindeydi. nefes alarak geziliyordu, didaktige mi baglayacak dedigim yerlerde cok disi gecisler beni olumlu sasirtti. detayina bir kere daha gordukten sonra girmek istiyorum; ayri ayri isler uzerinden okunacak turden bir yerlestirme degildi. anlasilan hanru'nun akm'den aldigi ilhami whw de rum ilkokulu'ndan almis.
antrepo zor mekan. her geleni zorluyor. antrepo sergisinin olu noktalari vardi, atil kalip calismayan. ama danica dakic'in isola bella'si, rabih mroue yerlestirmeleri, aydan murtezaoglu ve bulent sangar'in bir kendiliginden bir diyalog platformuna donusen issizlere is projesi (ayri bir yazi konusu), mladen stilinovic'in dunyanin en zengin uc kisininin mal varliginin en fakir alti yuz milyonunkine esdeger oldugunu gosteren posterli yerlestirmesi, arthur zmijevski'nin demokrasiler ve iki anit videolari, aralara giren yuksel arslan kapital serpistirmeleri, bureau d'etudes'un teror organizasyonu haritasi serginin guzel anlariydi. kuratorlerin turkiye'den nilbar gures, isil egrikavuk, nevin aladag, inci furni ve canan senol'u biraraya getiren bir sanatci listesi secmelerini cok olumlu buldum. inci'nin desenleri marwan'in altmislarda yaptigi resimlerle ve jumana abil jabboud'un tutun deposu'ndaki desenleriyle cok guzel konusuyordu. nilbar'in ferikoy rum okulu'ndaki unknown sports yerlestirmesini es gecmemek lazim. antrepo'daki cizimleri bana biraz deniz bilgin'i animsatti. canan, nilbar ve isil'in isleri sanja ivekovic, kwiekulik ve margaret harrison'un yerlestirmeleriyle ortusuyordu. sanja ivekovic'in uc sergi mekanina da burusturulup yere atilmis kirmizi kagit topaklari olarak yaydigi turkiye raporu isini cok ama cok sevdim. ablamiz yine yapmis. STKlarin kadinin konumu uzerine ortaklasa olarak hazirladigi cok can alici meselelere el atan bu raporun gordugu gorececegi muameleyi hepimizin suratina suratina vuruyordu.
butun mekanlar arasinda en zayif tutun deposu. kimileri chto delat'in islerini cok fazla ogretici bulmus, ben korolu videosunda cok eglendim. ama en begendigim karen andressian'in stephen wright'la yaptigi ontolojik yuruyusler videosuydu. stephen'in ontoloji, politik ve hata kavramlari uzerine dokturdugu videoda karen andressian'in cikis noktasi erivan'da gecen yilki hileli secimlerden sonra insanlarin belirli sokaklarda mekanlarda belirli tarihlerde toplanarak gerceklestirdikleri sessiz yuruyuslermis. ha bir de jesse jones'un mahogany isini unutmamak gerek.
en temel elestirim bienalin cok kuzey yarikure agirlikli olmasi ve fazlasiyla beyaz bir noktada kalmasi. durumu filistin meselesini besleyerek asmaya calismislar. latin amerika'dan daha cok is beklerdim ben, siyahlarin sol soylemle kurdugu iliskilerin de bu bienalde temsil edilmesini dilerdim. yani brecht'in avrupa cikisli diyalektiginin guney yarikuredeki okumalariyla/yayilmalariyla ilgili daha fazla sey olmaliydi.
bende tablo hem rehberde yayinlanan hem de tutun deposu'nun son katinda acilan hangi sanatci nerden, hangi para nerden istatistik bilgileri gorunce daha oturdu. produksiyona harcanan parayi, sanatcilarin hicbir ucret almayisini, kuratorlerin tek kurator odenegini paylasmasini, hangi mekanlarin istenip cesitli nedenlerden alinamadigini acarak bienal izleyicisini biraz da sistemi gormeye davet etmisler.
ekspres'in bu sayisina attigi baslik 'whw'nin cevaplayamadigi soru kapital neyle yasar'di.
evet sergi bu anlamda cok yaramazlik yapan bir sergi degil. kimileri whw'nin bu yaklasimini cok naif bulmus. daha sert olabilirmis katiliyorum. hanru'nun gecen yil aldigi tepkilerden sonra turkiye'ye cok dokunmaya cesaret edememisler. keske biraz daha acik dokunabilselermis dedim. ote yandan keske bienal elestirisini yapanlar derslerine biraz daha iyi calisip daha sert durusu kendileri sergileselermis de dedirttiler; cunku...
begenal korosunu basindan beri cok ciddiye alamadim ama direnistanbul'un ilk metnini gordugumde cok heyecanlanip bloga koymustum. hali hazirda imf'in istanbul'a gelisiyle ilgili hazirlandiklarini biliyorduk. ortaya konan eylemlerin nasil olacagini merakla bekliyordum. benim icin biraz hayalkirikligi. cok mu sey bekliyordum. ama boyle bir metinle geldikten sonra ben aktivistlerimizden acilis sabotajlarindan sonra koc ile brecht yanyana gelemezden birkac adim ileri bir okuma bekliyordum. isleri kapatmaktan uzerlerine etiket yapistirmaktan daha ileri eylemlerle. neden bienal yapisina karsiyiz, whw'nin brecht okumasi yerine biz turkiye'ye kendimizce boyle bi okuma oneriyoruz kapsamli bir direnis istedim. cunku bienal'e karsi cikmak demek, soylediklerini soyleyebilmek icin zoru secen, calisma kosullarini bildigim cogu bienal sanatcisinin islerinin sesini kismaya calisarak yapilmamali. birkac arkadasim bana guvenlik gorevlilerinin acilista karsit grupta gordugu insanlari nasil tartakladigiyla ilgili mailler attilar. tabii bu yazdiklarim o tutumu hicbir sekilde mesru kilmaz.
yoruldum. geri kalani simdilik kisaca.
paralel etkinlikleri cok zayifti. istanbul'un galeri oryantasyonu iyice meydane cikmis oldu.
ote yandan da sanat destek mekanizmasinda monopolleri tartismaliyiz. cunku neredeyse her guncel uretim yerinde ayni ismin destegini gormek/duymak uzun vadede cok saglikli degil. erste bank'in dogu avrupa uretim ortamini nasil bozuyor oldugunu bilenler bilir. mladen stilinovic de koymus tutun deposundaki yerlestirmesine erste bank'i satalim diye.
sonuc: birlestirici bakis. siniflari cinsiyetleri kimlikleri ve dilleri global seri uretim haline gelen farklilik cukuruna dusurmeden katmanlayabilmek. esas felsefe metafizik degil eylem yapmaksa. daha cok problem yaratmak uretimle. o noktada eylemle hayat bir. yasadigimiz ve yaptigimiz birbirini tutmadikca da surebilir bir soylem yaratmak mumkun degil.
No comments:
Post a Comment