geçen gün bir gazete köşesinde okuyunca kafama dank etti, ortadoğu otokrasilerine benzemek.
aman allah korusun. cik cik cik...
neden ortadoğu deyince aklımıza sadece din rejimi, otokrasi ve başörtüsü gelir?
ortadoğu ve civarına gittiğimi söylediğimde neden ilk gelen soru türbandır?
bu biraz da alıp kendimize benzetmeye çalıştığımız, artık bütünleşmekten dolayı ne olduğunu ayırt edemediğimiz batılı bakıştan kaynaklanmıyor mu acaba?
kendimizi ortadoğu'dan ve araplardan bir nevi üstün görme hep bu elitist bakışın dolaylı sonuçları değil mi? osmanlı/türkiye arasındaki duysal ve düşünsel kesintiden sonra bir daha dönüp bakmamışız "o taraflara".
dışarıdan fazlasıyla öyle görünse de, benim kanım din rejimi, otokrasi ve baş örtüsünden öte ve karmaşık meseleler dönüyor oralarda. hepimizi de ilgilendiriyor ayrıca, bunlardan öte. çünkü global kapital buraların petrolünden, etinden, sütünden ve bir türlü çözülemeyen meselelerinden had safhada besleniyor.
bugün bulgar ve kosovalı sanatçılarla açılışındayken sisley xhafa'dan da duyunca artık koptum "işte osmanlı" dedi, o da, hepimiz bir aradayken.
bunu daha önce galit eliat da söyledi, beyrut'ta karşılaştığım insanlar da: kemal'e sığındınız kendinizi kesip attınız, bu gerçekten kaçtınız, ama biz işte hepimiz, bugünkü durumumuz, osmanlı eseri değiliz de neyiz?
bu sanırım biraz da tarcan kardeşime cevabım. geç olsun güç olmasın.
No comments:
Post a Comment