Friday, December 25, 2009

tête-à-tête conversation with selim birsel 17/12/09

tête-à-tête sessions second updates 14th-17th december








pedro dolabela-chagas (edebiyat kuramcisi)
francois joly (resim)
mladen alexiev (tiyatro yonetmeni)
sam dufaux (mimar)
matthew gottschalk (sanatci)
lan tuazon (sanatci)
demian bern (grafik tasarimci/aktivist)

Wednesday, December 23, 2009

the most shoplifted books of modern times

Bibliokleptomaniacs Dig God… and Beatniks

10:39 am Tuesday Dec 22, 2009 by Isis Madrid

Bookworms are an interesting sort. Some compulsively hoard literary nuggets until their shelves sag and creak, yet never bother to actually read their collection. Others can barely tear themselves away from the freshly-vacuumed bookstore corner in which they devour the newest Malcolm Gladwell for fear that the trip home will forever interrupt their cozy date. There are bookworms with Kindles, and bookworms juggling the four paperbacks they’re reading at once. There are bookworms who get turned on by first editions, and bookworms keen on newer, abstract renditions. There are bookworms who follow the Tao of Oprah, and others who only listen to Deepak Chopra.

But perhaps the most intriguing bookworm of all is the bibliokleptomaniac, or what we like to call the kleptobrainiac. These people are book thieves, the nerdiest outlaws this side of Hogwarts. Fascinated? Appalled? Exposed? Find out what the most shoplifted books of modern times are after the jump.

In Margo Rabb’s recent New York Times essay, we learn that only 40 percent of books that are read are paid for, and only 28 percent are purchased new. What about the rest? They’re shared, lent, given away or stealthily taken by a customer with a case of the happy hands.

Depending on who you ask, the number one shoplifted book of modern times is either The Bible or The Virgin Suicides by Jeffrey Eugenides. After these two, (and like these two) the top 10 list is male-penned. In fact, according to store owners surveyed by Rabb, the most-nicked books share two things: fiction as a genre and a male author.

1. The Bible

bible
In tough times, both religion and shoplifting spike in popularity.

2. The Virgin Suicides

vsuicides
A modern goth novel about suicide pacts. Another sign of the times? We hope not.

3. The works of Martin Amis

money
Dubbed “The New Unpleasantness” by the New York Times, English novelist Amis rails again the excesses of modern capitalism. A comfort read?

4. The works of Charles Bukowski

Notes of a Dirty Old Man
A “laureate of American lowlife” and prolific writer, Bukowski also knew how to stick it to the man.

5. The works of William S. Burroughs
naked_lunch.uk.calder.1964
A Harvard grad, heroin dealer, and seedy bar frequenter, Burroughs was still getting an allowance from his parents when he was in his forties.

6. The works of Raymond Carver
raymond carver
Oh, just another alcoholic genius with a knack for short stories. Sensing a trend here?

7. The works of Don DeLillo

libra delillo
Post-modern novelist who quit his fancy job at Ogilvy because he “just didn’t want to work anymore.”

8. The works of Jack Kerouac

on the road
“Great things are not accomplished by those who yield to trends and fads and popular opinion.” – Jack Kerouac …Like paying for books, right?

9. Steal This Book

6a00d09e4e067ebe2b00e398b6b3e00004-500pi
Title says it all.

10. Travel guidebooks

travel-guide-books
The thieves seem to be directionally-challenged nomads.

Brooklyn store manager Zack Zook seems to think the reason for the apparent sexism exhibited by book thieves is just part of the bro-code. “It’s mostly younger men stealing the books,” he told Rabb, “They think it’s an existential rite of passage to steal their homeboy.”

Book theft is seen as the biggest form of sacrilege to some devout word-lovers (after burning/throwing them away, of course). Others, like the author from Boulder who got caught swiping his own book, feel entitled to the works. While we’ll never know how Kerouac would feel about someone shoving his book down their pants, we would like to know how you feel. Have you ever nabbed yourself a book? If not, which one tempts you?

Bu kez basinizi cevirmeyin!

Kadın Kadına Öykü Yarışması’nın kitabı “Aşkın L Hali”nin müstehcen bulunmasına karşı KaosKadın’dan açıklama geldi: “Yasaklanan sadece bir kitap değil, lezbiyenlerin ve biseksüel kadınların yaşamları ve hayalleridir!”


"KaosKadın’ın 4 senedir düzenlediği Kadın Kadına Öykü Yarışması’nın bir ürünü olan “Aşkın L Hali” kitabımız ahlakın kıskacında! Sel Yayıncılık’tan “Bu kez başınızı çevirmeyin!” sloganıyla yola çıkardığımız hayatlarımızın başına gelen, ona başların çevrilmesi oldu bir kez daha!

Kadın kadına aşklarımız, Savcılık tarafından “doğal olmayan cinsel ilişki” şeklinde nitelendirildi ve TCK 226/4 ile hakkında soruşturma açıldı. Biz bu iradeyi ve baskıyı bir yerlerden hatırlıyoruz… Evinde şiddete uğratılan kadının ifadelerini polis karakollarında ört-bas eden irade bu… Evdeki gardiyanına geri iade eden irade… Tecavüze ve namus cinayetlerine evlilik cüzdanı tutuşturan irade… Çocuk yaştaki evliliklerin yolunu açmanın her fırsatta olasılığını kollayan irade… Onlara “normal ilişki” belgesi veren irade…

Seneler içerisinde sansürlenmenin sayısız örneğini yaşadık, biz lezbiyenler ve biseksüel kadınlar. Kadın kadına aşklarımız, sözlerimiz ve hayallerimiz, sadece bugün kanunların parmaklarında can çekişmedi… CNN Türk’te, 2 lezbiyenin konuşmaların yer aldığı bir Cosmopolis programının 2. bölümünü görmemizi istemedi RTÜK iradesi! TV dizilerinde iki kadın birbirini dudaktan öptü diye diziyi yayınlayan TV kanallarını cezalandırdı. Sinemalarda kadın kadına öpüşme ve sevişme sahnelerimiz hoyratça kesildi. Geriye kalan yavan sahneler tutuşturuldu elimize, “Alın bunlarla yetinin!” dendi. Şimdi de kalemlerimizle bir araya getirdiğimiz hikâyelerimize, kitaplarımıza göz dikildi.

Bir yandan erkeklik-merkezli bakışıyla, kadın kadına cinselliği cinsellikten saymayan, bir yandan da “Biz varız!” dediğimizde heteroseksist etekleri tutuşan erkek iradesini ifşa ediyoruz şimdi! Lezbiyenleri ve biseksüel kadınları, her fırsatta karambole getiren irade! Bizleri görmemekte ısrar eden; homofobisi ve cinsiyetçiliği ile artık görmemeye başlayan gözleri!

Kapı arkalarında yaşamaya mahkûm bırakılan; “Aman kimseler görmesin yeter ki” denen, okul yurtlarından kovulan; okullarda izole edilen ve ancak erkeklerin pornografik malzemesiyken kabul gören ve hatta “estetik” bulunan (!) cinselliğimiz ve bedenlerimiz, yalnızca bizim! Hakkında soruşturma açılan sadece bir kitap değil, lezbiyenlerin ve biseksüel kadınların yaşamları ve hayalleridir!

Özgür irademizle yaşadığımız/yaşayacağımız/yaşamak istediğimiz aşklardan bahsetmemizin engellenmeye çalışılmasıdır asıl sorgulanması / soruşturulması gereken.

Tuesday, December 22, 2009

ahmet yildiz'i unutmuyoruz


15 Temmuz 2008’de öldürülen Ahmet Yıldız davasının ikinci duruşması Çarşamba günü (23 Aralık) saat 10:00’da, Üsküdar Bağlarbaşı Adliyesinde yapılacak.

İlk duruşmada, sanığın yakalanmasına ve tanıkların çağrılmasına karar verilmişti.
Lambdaistanbul LGBTT Dayanışma Derneği, öldürülen kişinin cinsel yönelimden dolayı davaya müdahil olma talebinde bulunmuş ancak savcılık ve mahkeme heyeti derneğin bu talebini olaydan doğrudan etkilenmediği için reddetmişti. Ahmet Yıldız öldürüldüğünde yaralanan Ümmühan Darama’nın müdahil olma talebi ise kabul edilmişti.
Sanığın kaçak durumda olmasından kaynaklı davanın uzunca bir süre devam edeceği anlaşılıyor.
İlk duruşma öncesinde, Ahmet Yıldız’ın sevgilisi İbrahim bir basın açıklaması yapmış ve Üsküdar Savcılığına Ahmet öldürülmeden 8 ay önce dilekçe verdiklerini ancak dilekçenin ciddiye alınmadığını belirtmiş, devletin vatandaşlarını korumakla yükümlü olduğunu hatırlatmıştı.

Davanın ilk duruşmasını Uluslararası Af Örgütü, Lambdaistanbul, Kaos GL, Bianet ve Alman Konsolosluğundan temsilciler izlemişti.

The Courage to Say No. Naomi Klein reports from Copenhagen

The Courage to Say No
By Naomi Klein, published in The Nation, December 16, 2009

On the ninth day of the Copenhagen climate summit, Africa was sacrificed. The position of the G-77 negotiating bloc, including African states, had been clear: a 2 degree Celsius increase in average global temperatures translates into a 3-3.5 degree increase in Africa.

That means, according to the Pan African Climate Justice Alliance, "an additional 55 million people could be at risk from hunger" and "water stress could affect between 350 and 600 million more people." Archbishop Desmond Tutu puts the stakes like this: "We are facing impending disaster on a monstrous scale.... A global goal of about 2 degrees C is to condemn Africa to incineration and no modern development."

And yet that is precisely what Ethiopia's prime minister, Meles Zenawi, proposed to do when he stopped off in Paris on his way to Copenhagen: standing with President Nicolas Sarkozy, and claiming to speak on behalf of all of Africa (he is the head of the African climate-negotiating group), he unveiled a plan that includes the dreaded 2 degree increase and offers developing countries just $10 billion a year to help pay for everything climate related, from sea walls to malaria treatment to fighting deforestation.

It's hard to believe this is the same man who only three months ago was saying this: "We will use our numbers to delegitimize any agreement that is not consistent with our minimal position.... If need be, we are prepared to walk out of any negotiations that threaten to be another rape of our continent.... What we are not prepared to live with is global warming above the minimum avoidable level."

And this: "We will participate in the upcoming negotiations not as supplicants pleading for our case but as negotiators defending our views and interests."

We don't yet know what Zenawi got in exchange for so radically changing his tune or how, exactly, you go from a position calling for $400 billion a year in financing (the Africa group's position) to a mere $10 billion. Similarly, we do not know what happened when Secretary of State Hillary Clinton met with Philippine President Gloria Arroyo just weeks before the summit and all of a sudden the toughest Filipino negotiators were kicked off their delegation and the country, which had been demanding deep cuts from the rich world, suddenly fell in line.

We do know, from witnessing a series of these jarring about-faces, that the G-8 powers are willing to do just about anything to get a deal in Copenhagen. The urgency clearly does not flow from a burning desire to avert cataclysmic climate change, since the negotiators know full well that the paltry emissions cuts they are proposing are a guarantee that temperatures will rise a "Dantesque" 3.9 degrees, as Bill McKibben puts it.

Matthew Stilwell of the Institute for Governance and Sustainable Development—one of the most influential advisers in these talks—says the negotiations are not really about averting climate change but are a pitched battle over a profoundly valuable resource: the right to the sky. There is a limited amount of carbon that can be emitted into the atmosphere. If the rich countries fail to radically cut their emissions, then they are actively gobbling up the already insufficient share available to the South. What is at stake, Stilwell argues, is nothing less than "the importance of sharing the sky."

Europe, he says, fully understands how much money will be made from carbon trading, since it has been using the mechanism for years. Developing countries, on the other hand, have never dealt with carbon restrictions, so many governments don't really grasp what they are losing. Contrasting the value of the carbon market—$1.2 trillion a year, according to leading British economist Nicholas Stern—with the paltry $10 billion on the table for developing countries, Stilwell says that rich countries are trying to exchange "beads and blankets for Manhattan." He adds: "This is a colonial moment. That's why no stone has been left unturned in getting heads of state here to sign off on this kind of deal.... Then there's no going back. You've carved up the last remaining unowned resource and allocated it to the wealthy."

For months now NGOs have gotten behind a message that the goal of Copenhagen is to "seal the deal." Everywhere we look in the Bella Center, clocks are going "tck tck tck." But any old deal isn't good enough, especially because the only deal on offer won't solve the climate crisis and might make things much worse, taking current inequalities between North and South and locking them in indefinitely. Augustine Njamnshi of Pan African Climate Justice Alliance puts the 2 degree proposal in harsh terms: "You cannot say you are proposing a 'solution' to climate change if your solution will see millions of Africans die and if the poor not the polluters keep paying for climate change."

Stilwell says that the wrong kind of deal would "lock in the wrong approach all the way to 2020"—well past the deadline for peak emissions. But he insists that it's not too late to avert this worst-case scenario. "I'd rather wait six months or a year and get it right because the science is growing, the political will is growing, the understanding of civil society and affected communities is growing, and they'll be ready to hold their leaders to account to the right kind of a deal."

At the start of these negotiations the mere notion of delay was environmental heresy. But now many are seeing the value of slowing down and getting it right. Most significant, after describing what 2 degrees would mean for Africa, Archbishop Tutu pronounced that it is "better to have no deal than to have a bad deal." That may well be the best we can hope for in Copenhagen. It would be a political disaster for some heads of state—but it could be one last chance to avert the real disaster for everyone else.

Saturday, December 19, 2009

basimiz sagolsun: zeki okten'i 68 yasinda kaybettik




sk at kuenstlerhaus stuttgart

Susanne Kriemann: Ashes and broken brickwork of a logical theory

12. Dezember 2009 - 7. Februar 2010

Künstlerhaus Stuttgart presents two solo exhibitions of Susanne Kriemann and Oscar Tuazon. Both artists, in different ways, deal with the social function of architecture. Each artist has created new work for the exhibition directly related to specific aspects of the architectural history of Stuttgart.

Susanne Kriemann’s work “Ashes and broken brickwork of a logical theory” reflects her interest in historical moments, in which utopian models become visible and then collapse. What often remain from such departures are, since the onset of Modernism, photographic or filmic images. In her work, shown for the first time at Künstlerhaus Stuttgart, Susanne Kriemann combines her own photographs with archive material. In a series of photos and a slide installation, she connects the reception history of the modernist model estate Weisshofseidlung (1927) in Stuttgart with an enormous archaeological site in Syria to associatively examine the relationship of present and past. The exhibition of Susanne Kriemann is a co-production with the exhibition space ‘Kiosk’ in Gent, where it will be on display in early 2010. At the end of the exhibition, an artist book will be published.

In her photographic projects, Susanne Kriemann follows a research-oriented approach. Starting from observations usually related to the location of the exhibition, the projects follow specific motives through historical layers and over geographical or social domains. The subject of photography plays a significant role in the artist’s work. Not only a tool for making visible, the images themselves are always simultaneously scrutinized by the artist. Through references to the history of photography, the way that images are used to construct our view of the world becomes a central theme of her work.

An important figure in the exhibition in Stuttgart is Agatha Christie, who in addition to her work as a detective story author acted as photographer during the archaeological excursions she went on with her husband, Max Mallowan. Her experiences in the Middle East then served as inspiration for many of her novels, such as “Murder on the Orient Express”. Conversely, the Weissenhofsiedlung, which still exists today, has a sort of parallel existence within architectural history as a series of photographs that are unlike the building complex’s current appearance.

Susanne Kriemann (*1972) studied at the Kunstakademie in Stuttgart and at the Ecole Nationale Superieure des Beaux Arts in Paris, she lives in Rotterdam and Berlin. Recently she had solo exhibitions at the Stedelijk Museum Bureau Amsterdam, in the Galerie Wilfried Lentz, Rotterdam and at Uqbar Berlin (all 2009). Her work was also included in group exhibitions at the Ursula Blickle Stiftung in Kraichtal, “Berlin89/09″ at the Berlinische Galerie, at the Fotomuseum Rotterdam, and she participated in the 5th Berlin Biennial. In 2009, a monograph “One Time One Million” was published by Roma Publications, Amsterdam.

moshekwa langa untitled 2009

Friday, December 18, 2009

tête-à-tête sessions first updates 9th-13th december
















ivan civic (performans)
alisa margolis (resim)
matilde cassani (mimar)
tobias bodio
(moda tasarimcisi)
bertram dhellemmes (muzisyen)

dokumentasyon: selim birsel

Friday, December 11, 2009

yazik cok cok cok yazik


bundan boyle gayri namerd olsun derin devlet hizmetine umut ekenler

sol lewitt kitaplari bas'ta


Sol LeWitt Sanatçı Kitapları Sergisi
15.12.2009 - 12.01.2010
Salı - Cumartesi
14.00 - 18.00

Açılış 15.12.2009 Salı 18.30

Antoni Muntadas Konuşması*
13.01.2010 Salı 18.00


BAS
Nuri Ziya Sokak No 7 Beyoğlu İstanbul TR


info@b-a-s.info
www.b-a-s.info
http://basbent.blogspot.com/



BAS yeni bir mekana taşındı: Nuri Ziya Sokak No: 7.
Yeni arşiv düzenleme sistemimiz ile gittikçe büyüyen sanatçı kitapları koleksiyonumuzu geniş alanda daha verimli bir şekilde gösterebileceğiz. 2006 ‘dan beri üretimine devam ettiğimiz
Bent sanatçı kitapları serisinin yeni kitabı Bent 006 hazırlık aşamasında…
BAS olarak, sanatçı kitapları ve basılı malzeme alanında, güncel ve lokal üretim, uluslararası dağıtım ve koleksiyon üzerine çalışıyoruz. Bunların dışında, pratiğinin bir parçası olarak basılı malzeme ile çalışmaya 70’li yıllarda başlamış ve günümüze kadar sürdürmüş veya sürdürmekte olan sanatçılarla birlikte “sanatçı kitabı” meselesine
tarihsel ve eleştirel olarak bakmak istiyoruz. Sanatçı kitabı kavramı, çok farklı politikalarla üretim biçimi olarak 19. Yüzyılın ilk yarılarına tarihlense de, alternatif biçim arayışının etkisiyle en parlak dönemini 60’lı yıllarda yaşadı. Bu parlamanın en önemli sebebi dönemin sanatçılarının basılı malzeme yoluyla işlerini daha ucuza ve
daha demokratik olarak sınırlar ötesi dolaşıma sokabilecekleri fikrine ve fiiline inanmalarıydı…
Bu bağlamda ilk etkinlik olarak 15 Aralık - 13 Ocak tarihleri arasında Sol
Lewitt'in Sanatçı Kitapları sergisine ev sahipliği yapıyoruz.

Kavramsal ve minimalist akımın en önemli sanatçılarından sayılan Amerikalı sanatçı S
ol LeWitt 1967 – 2002 yılları arasında 75 sanat yapıtı kitap üretti. İtalyan küratörler Giorgio Maffei ve Emanuele De Donno tarafından ilk kez bir araya getirilen bu kitaplar, 2009 yılı Nisan ayında LeWitt’ in 30 yılını geçirdiği Spoleto şehrinde gösterildi. Sol LeWitt, diğer mecralardaki üretiminden farklı düşünmediği kitaplarını hiçbir zaman “gerçek sanatının” yan üretimi olarak görmedi. LeWitt’in bir nesneyi veya bir rengi mümkün olan sınırlarına sistematik olarak itmek üzerine inatçı, kapsamlı, yorulmaz deneme ve girişimlerinin basılı malzeme şeklini almış bu işlerden 48 tanesini VIAINDUSTRIAE işbirliği ile BAS’da göstereceğiz.
Sol LeWitt sadece kendisi için kitap üretmedi. 1976 yılında aktivist, yazar, sanat eleştirmeni
Lucy Lipard başta olmak üzere, 8 arkadaşıyla birlikte New York’da şu anda dünyadaki basılı malzeme ve sanatçı kitapları üzerine çalışan en kapsamlı, en eski sanatçı insiyatifi/ kar gütmeyen oluşumu Printed Matter’ı kurdular.
Bu bağlamda
Printed Matter’ın ortaya çıkışına ilk zamanlarından beri tanıklık etmiş, LeWitt ve Lipard ile kapı komşuluğu yapmış, dönemi için çok önemli olan Printed Matter
vitrin sergilerine katılmış, 71 yılından beri New York’da yaşayan sanatçı
Antoni Muntadas’ı konuşmaya davet ettik.
Muntadas sansür, arşiv, kayıt, çeviri, aktarım, uyarlama konularına sosyal ve politik durumlar üzerinden bakan bir sanatçı. İşlerinde çoklu ortam teknolojilerinin yanısıra basılı malzemenin önemli bir yeri var. Muntadas bu konuşma için önemli bulduğu
sanatçı kitaplarından bir seçki hazırlayacak. Bu kitaplar ve 70’li yılların kitapla çalışan önemli sanatçı insiyatiflerinden Printed Matter ve Ulises Carrion tarafından kurulan Other Books and So üzerinden bir kamusal alan olarak basılı malzemeye; toplama, yayma, yayılma ve dahil olma sistemlerine bakmaya çalışacağız.
Konuşma Sol LeWitt sanatçı kitapları sergisinin son günü olan 13 Ocak 2010’da BAS’ın yeni mekanında gerçekleşecektir.

Bekliyoruz...

*Konuşma ingilizce, mekan küçük olacaktır.

Wednesday, December 9, 2009

tête-à-tête conversations started at akademie schloss solitude



first guest: danilo prnjat (belgrade)
photos: selim birsel and petrina hicks

tête-à-tête is a conversations project I developed for Akademie Schloss Solitude. the projects takes its title and inspiration from a special chair pair designed by Selim Birsel. the model of course comes from the dialogue between curator and artist, the proximity in between, sort of potential trust of disclosure and mutuality. the fellows residing in the schloss are invited by me for an interview on their way of looking at the politicization of difference, the promises of residencies as part of this production of difference system, of course opening the starting points of the conversation with insights from their own practice.

Tuesday, December 8, 2009

sade


copy+paste:
http://www.soulculture.co.uk/featuredbanner/sade-soldier-of-love-listen-here/

Sunday, December 6, 2009





06/12/2009 09:33

İSTANBUL - Extramücadele’nin internet sitesi, ‘Atatürk karşıtı çizimler yaptığı’ gerekçesiyle ‘hack’lendi.. Hafriyat sanatçı grubunun bir üyesi olan Extramücadele, kendine özgü, ironik ve eleştirel çizimleriyle dikkat çeken bir sanatçı. Pek çok ulusal ve uluslararası sergiye, yayına dahil olan Extramücadele’nin desenlerinin yer aldığı sitesi, içerdiği virüsler dolayısıyla açılamaz hale getirildi. www.extramucadele.com adresi doğrudan tıklanarak açılabiliyor, ancak virüs tarayıcısı olan arama motorları üzerinden, içerdiği virüsler nedeniyle ulaşılamıyor.
Konuyla ilgili konuştuğumuz sanatçı, “Siteye daha önce de pek çok tehdit email’i gelmişti. Fakat bunların içinde ‘yakında sitenize ulaşılamayabilir’ uyarısı hiç olmamıştı. Düzenli ve kasıtlı bir çalışma. Profesyonel bir iş. Şu an gerçekten siteye ulaşmak oldukça zor. Sanatın ve yaratıcılığın özgür olmasını, özgür bırakılmasını diliyorum. Türkiye ve ortadoğu için en hayırlı isteğim budur: Daha çok hoşgörü, daha çok özgürlük,” dedi. (Kültür Sanat)

Thursday, December 3, 2009

computer sayz no!


The New York State Senate decisively rejected a bill on Wednesday that would have allowed gay couples to wed, providing a major victory for those who oppose same-sex marriage and underscoring the deep and passionate divisions surrounding the issue.

The 38-to-24 vote startled proponents of the bill and signaled that political momentum, at least right now, had shifted against same-sex marriage, even in heavily Democratic New York. It followed more than a year of lobbying by gay rights organizations, who steered close to $1 million into New York legislative races to boost support for the measure.

Since 2003, seven states, including three that border New York, have legalized same-sex marriage. But in two of the seven — California last year and Maine last month — statewide referendums have restricted marriage to straight couples, prohibiting gay nuptials. Pollsters say that while support generally is building for same-sex marriage, especially as the electorate ages, voters resist when they fear the issue is being pushed too fast.