Wednesday, August 22, 2007

onemli soru

Gül, Sol ve Çağdaşlık

Geçen Çarşamba “BirGün” de çıkan Ertuğrul Kürkçü söyleşini dikkatle okudum. Baskın Oran kampanyasının zayıflıklarını sayıp döktükten sonra, Baskın Oran’ın seçilememe faturasını kısmen de olsa eşcinsellere, daha doğrusu Baskın Oran kampanyasının eşcinsel konusuna verdiği öneme ve desteğe çıkarıyor: “…eşcinsellerin hakları ile emeğin hakları meselesinin aynı düzleme yerleştirildiği bir yerde, sol bir politikadan söz etmek imkânsızlaşır” mış! Allah Allah, neden acaba? Kürkçü yıllarca bu işin pratiğini yapmış benden duyabilir: Bu ikisi tam da aynı şeydir. Eşcinsel hakları aynı zamanda da emeğin hakları meselesidir. 2000 li yıllarda bunu anlamadan ve hazmetmeden de emekçilerin ve ezilenlerin ihtiyaç ve arzularına cevap verecek sol politikalar üretmek mümkün değil. Ben Türkiye’de böyle düşünen solcu kalmadı zannediyordum. Demek ki, sadece eski tüfeklerden bir ikisinde kötü bir alışkanlık olarak kaldığını zannettiğim homofobi hala sağ ve ayakta! AKP’nin seçimlerde ortalığı silip süpürmesine şaşmamak lazım. Bizim solcular hala Sovyetler döneminin kafasında! Türkiye işçi sınıfı ve onun kaderini paylaşan milyonlarca ezilen daha doğru dürüst, akılcı analiz ve kanaat hak ediyor.

Neyse gelelim Gül’e:

Din ve demokrasinin yegâne uyumlu yanı ikisinin de ilk harflerinin “d” olması. Her ikisi de pratikte iktidar olmanın yolu olduğu için çatışırlar. Dinler her zaman medeniyet, özgürlük, demokrasi gibi kavramların karşıtı olmuş ve olmaya devam etmekte. Sık sık demokrasinin beşiği olarak gösterilen İngiltere’de demokrasinin güçlü olmasının önemli nedenlerinden birisi kilisenin gücünün çok zayıf olması. Katolik Kilisesi 2000 yıllık tarihinde hep iktidar olmuş veya iktidarı uzaktan kumanda etmiş ve özgürlük ve demokrasi gibi kavramlar umurunda bile olmamış. Kökleri 5000 yıllık bir medeniyetler silsilesine dayanan Mısır’ın bugünkü acınacak halinde İslam’ın rolü büyük. ABD’nin başta Irak ve Afganistan’da olmak üzere yürüttüğü saldırgan ve haksız politikalarda başkanının kafasını dolduran dini dogmaların rolü yadsınabilinir mi? Sadece bu bağlamda bakıldığında bile Gül’ün Türkiye’nin cumhurbaşkanı olması, yani saklı bile olsa bir “milli görüşçünün” devletin başına geçmesi Türkiye’de demokrasi ve insan hakları adına en azından geriye atılmış bir adımdır. Bu kişinin “herkesi kucaklayacağım” sözü hiç inandırıcı değil. Denemesi bedava: Türkiye’de büyük ve gizli bir azınlık olan cinsel azınlıklar adına kendisinden Türkiye’nin en yüksek makamına geçer geçmez mümkün olan ilk fırsatta bir randevu rica ediyorum. Türkiye’nin değişik şehirlerden bir araya getireceğim lezbiyen, gey, biseksüel, trans ve HIV pozitif vatandaşlardan oluşan bir delegasyonla yapacağı buluşmaya sayın eşini de getirmesini istirham ediyoruz. Bu konuda, hele de Anayasa değişikliğinin gündeme geldiği bu günlerde, eşine ve kendisine anlatacağımız sorunlarımız ve önerilerimiz var. Hayrünisa Hanım’ın da buluşmamızda bulunmasını özellikle istirham ediyoruz çünkü biliyorsunuz demokrasilerde bu konumda ki hanımefendilerin cinsellik ayırımcılığına karşı mücadele verenlere destek olmaları adettir. Geçmişte İngiltere’de Prenses Margaret ve Diana’nın yaptıkları ve günümüzde Hillary Clinton ve Hilda Duhalde'nin (Arjantin Başkanı’nın eşi) - örnekler çok, oynadıkları roller gibi.

Bu randevu isteğimize pozitif bir karşılık bulacak mıyız? Yoksa Kürkçü ile Gül kucaklaşacak da, bizim translara yine polis coplarını mı kucaklamak kalacak?


Not: Sıkça kullandığım “Aydın Doğan’ın aydın dilleri” (ADAD) tanımlaması bir çoğunuzun hoşuna gitti. ADADı daha fazla yaz, ne olduğunu anlat diye dilekte bulunuyorsunuz. Biliyorsunuz Özkök haftalardır Gül’e yalvarıyor “Şövalye ol, Cumhurbaşkanlığına aday olma” diye. Özkök Türkiye’den şövalye çıkmadığını, bu topraklarda düello yapma değil pusu kurma kültürünün galebe çaldığını bilmeze mi? Tabii bilir ama işte onu öyle yalvar yakar yapan ADAD olmasıdır. Türk basınında aydın olmak, güç sahibi olmak, iktidar olmak; patronun isteklerini yerine getirmek, icabında yıllardır yoldaşlık yaptığın insanları işsiz bırakmak yani ADAD olmakla mümkün. Tabii ki iyi bir ADAD bunu zarafetle(!) yapmalı. Hançeri sırttan saplarken ben onu işten atıyorum ama bunun iktidarla ters düşme ile ilgisi yok; neden sadece yıllardır gazetemizin prensipleri ile ters düşüyor olmasıdır diyebilmeli. Sayın Aydın Doğan’ın sayın aydın dili başında olduğunuz gazeteniz yıllardır, homofobik, zenofobik, ırkçı, mizojin yazarlarla dolu. Onları ne zaman temizleyeceksiniz?

Kürşad Kahramanoğlu

No comments: